10 Kasım 2014

4.11.2014

4 Kasım sabahı New York’tan Las Vegas’a uçtuk. Uçak altı saat sürdü, biraz uzun geldi..
Otelimiz “New York – New York”. Gitmeyi planlayıp gidemediğimiz Özgürlük Heykeli otelimizin önünde tüm heybeti ile yerini almış. Bir gün evvel New York sokaklarında gördüğümüz NY ile özdeşleşmiş bazı binaların kopyalarından oluşmuş otel binaları. Otele girer girmez kumar makineleri karşılıyor bizi, aynı havaalanında olduğu gibi.



Odamıza çıktığımızda penceremizin önünden geçen otele ait “roller coaster”dan gelen çığlıklar çok hoşumuza gitti. Pencereden aşağı baktığımda kumar oynamaktan sıkılanların havuza girip güneşlendiğini gördüm.
Biraz dinlenip akşamın ilk ışıkları yanmaya başlayınca meşhur “Las Vegas Strip ” de dolaşmaya çıktık. 7 kilometre uzunluğundaki Las Vegas bulvarında farklı mimarileri ile yer alan otel ve kumarhaneler bölgesi. Amerika’nın en çok turist çeken bölgesinde 65000 yatak kapasitesi olduğu söyleniyor.
Her otel dışarıdan o kadar görkemli ve ilgi çekici ki hepsine girmek istedik. Hemen otelin arkasında Pamuk Prensesin şatosu gibi, kırmızı ve mavi kuleleri olan beyaz bir şato görünümündeki “Excalibur”a girdik. İçeriye girince her otel birbirine benziyor gibi. Tabii ki dekorasyonları farklı ama hepsindeki uçsuz bucaksız kumar salonu aynı makinelerle dolu olduğundan ve her birinden ayrı ses ve ışıklar geldiğinden salonun dekorasyonu fark edilmiyor bile. Yine biz kumar oynamadığımız için daha çok dikkat ettik, kumar için orada olanlar sanırım ne otelin içine ne de dışına dikkat ediyordur. Hemen bir makineye 5 dolar koyup deneyelim şansımızı dedik ama oyunu anlayana kadar para gitti.



Birbirlerine tren geçişi olan Excalibur – Luxor – Mandalay arasında kalmaya karar verip, Mısır piramidi şeklinde yapılmış olan Luxor’a geçtik. Dışarıdan siyah cam bir piramit şeklinde olan otelin girişinde kocaman bir sfenks ve koruyucusu olan iki Anibus (çakal başlı tanrıları) karşıladı bizi. Otelin iç tasarımıda dışı kadar etkileyici idi. Mandalay ise çok mütevazı kaldı bunların yanında, ama yemeğimizi açık büfesinde yedik.
İlk günün sonunda izlenimlerim şöyle; 27 yıl önce geldiğimiz Las Vegas çok büyümüş. O kadar çok otel yapılmış ve hepsinin o kadar çok odası var ki acaba doluluk oranı nedir diye merak ettik.
Çok zenginleşmiş; bildiğimiz bütün lüks markaların mağazaları var. Eskiden sadece hediyelik eşya mağazaları vardı. 
Her otelde hızlıca yemek yenebilen yerler olduğu gibi 3-4 tanede şık lokanta var.
Sokaklarda karşıdan karşıya geçmek ancak üst geçitlerle mümkün. Bunlara çıkmak için hem yürüyen merdiven hem de asansörler var.

Tam bir ışıklı hayal dünyası, arkasında acıklı hikâyeler yaşanıyordur muhakkak ama dış görünüşü rengârenk, gözalıcı, görkemli, muhteşem…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder