5 Kasım 2014

1 - 3.11.2014


Üç gün NewYork rüzgâr gibi geçti. Washington’dan NewYork’a trenle geçtik. Çok keyifli bir yolculuk oldu. Yol boyunca ağaçların renkleri o kadar güzeldi ki kitap bile okumadım sadece etrafı seyrettim. Penn Station’da inince hemen metro bağlantısıyla Times Square’e geldik.  Dışarı çıktığımızda biraz moralimiz bozuldu, çünkü yağmur yağıyordu. Ama şehrin enerjisi o kadar yüksek ki kalabalık, yağmur ve kaldırım çalışmaları bile neşemizi bozmadı. Hemen otele gittik. “Hotel Mela”nın yeri muhteşem, Times Square’in bir sokak arkası. Odamız hazır olmayınca bavulları bırakıp çıktık. İnce ince yağan yağmurun altında dolaştık, binaları, rengârenk ilanları, Halloween’den kalan süslemeleri ( bir gece evvel “Halloween Parade” varmış, bilsek dün gelirdik dedik), yılbaşı için başlamış ışıklandırmaları seyrederek uzun uzun yürüdük.
Pazar günü için “Harlem Gospel “ tur ayarlamıştık. Uyandığımızda, kardeşimin mesajı ile o gün NY maratonu olduğunu öğrendik ve planlarımızı değiştirmeye karar verdik. Güneşli ama çok soğuk bir Harlem sabahında saat dokuzda rehberimizle buluşup “Canaan Baptist Church”deki ayine gittik. Washington’da gittiğimizden ne kadar farklıymış. İyi ki ikisine de gittik de aradaki farkı gördük. Zaten kiliseye gelen turistlerin dışında, tüm kilise üyeleri siyah Amerikalılardı. Tüm ayin bir müzikal havasındaydı. Org, piyano, gitar ve bateriden oluşan bir orkestra eşliğinde ilahiler söylendi, danslar edildi, ama tüm bu müzikaliteye rağmen daha çok Allah ve İsa kelimeleri vardı, diğer ayinle kıyaslayınca. Ayin sonrası rehberimiz bize Harlem’i gezdirdi. Bu sırada maraton koşucuları da Harlem’den geçiyordu. Tur sonunda maratonun bitim noktası olan Central Park’a geldik. Gördüğümüz kalabalık inanılmazdı. Televizyondan öğrendiğim kadarıyla 50bin kişi koşu için gelmiş, bir milyon kişi seyretmek için gelmiş ve 30 milyon dolar bağış toplanmış.  Kalabalığı engellemek için parkın bazı girişlerini kapatmışlardı. Zorla bir yol bulup parka girdiğimizde halk koşusu hala devam etmekteydi, ama koşanlar çok yorgun gözüküyorlardı, kalan 100 – 200 metreyi bitiremeyebilir diye düşündüklerimiz oldu. Bitirmiş olanlarda kendilerine verilmiş olan mavi kapüşonlu rüzgârlıklara sarılarak kendilerini soğuktan korumaya çalışıyorlardı. Değişik köşelerde kurulmuş olan sahnelerde yer alan müzik grupları şarkılarıyla koşuculara destek oluyordu. Bilmeden de olsa dünyanın sayılı organizasyonlarından birini seyretmek bizim için inanılmaz güzel bir tecrübe oldu.
Son gün NY’a gidipte, benim için yapılması şart olan şeyi yapıp, bir arkadaşlarımızla buluşup MoMa’ya (Museum of Modern Art) gittik. Ama maraton kalabalığı olduğu gibi buraya dolmuş gibiydi. Çok güzel hazırlanmış bir “Henri Matisse – Cut Outs” sergisi vardı, ama o kadar uzun kuyruklar bekledik ki ve her resmin önünde o kadar çok insan vardı ki biraz bunaldım. Diğer katlar biraz daha sakindi. Yine de bir kez daha MoMa’yı gezmek keyifliydi. Öğlen beraber yemek yiyip arkadaşlarımızla ayrıldık. Chelsea ve Gramercy taraflarını gezdik.
Kısa ama tadı damağımızda kalan farklı bir NewYork gezisi oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder