Bugün “Gold Coast”a
gidiyoruz. Bu ülkede ulaşım çok rahat, dakik ve temiz. “Central Station”dan
trene binip bir saat sonra “Nerang” istasyonunda inip, üç dakika sonra gelen
740 numaralı otobüse binince on dakika sonra kendinizi sahilde buluyorsunuz.
Sahil önce insanı şok ediyor, çünkü önünüze sıralanmış 50 – 60 katlı
gökdelenler denizi görmenizi engelliyor. Gökdelenlerin önünde iki şeritli yavaş
akan bir trafik, sonra çok geniş bir kaldırımdan sonra 30-35 metre genişliğinde
50 kilometre uzunluğunda göz alabildiğince uzanan bembeyaz kumsal bir kıyı
şeridi ve azgın dalgalarıyla Pasifik Okyanusu…
Sahil halka açık, şezlong – şemsiye kiralayan veya kumsalın bir kısmını otel müşterilerine ayıran yok. Sahile konulan sarı-kırmızı bayrakların olduğu bölgelerde cankurtaranlar var. Buralarda insanlara çarpmasınlar diye surf yapmak yasak. Zaten bu dalgada yüzmek imkânsız, insanlar genelde hızla gelen dalgalara atlayarak eğleniyorlar.
Kumsalın en şirin
yaratıkları uçmak yerine insanların arasında yürüyen martılar. Uçma görevini
akşamüstü yeşil papağanlar yapıyor. Kumsalın en zavallıları ise dalgaların
kıyıya sürüklediği Denizanaları, su çekilince oracıkta ölüveriyorlar.
Kumsal 9 ayrı plaj
bölgesine ayrılmış. Biz “Surfer Paradise”da denize girdik. Burası diğer
bölgelere göre daha popüler. Ama üst üste bir kalabalık yok, herkes yanındakine
saygılı, kimse kimseyi rahatsız etmiyor. Kumsalda belirli yerlerde plaj
voleybolu oynanıyor, arada futbol ve kriket oynayanlar var.
Apartmanların altı
hediyelik eşya dükkânları, surf malzemeleri ve deniz kıyafetleri satan
dükkânlar ve binbir çeşit lokanta ile dolu. Tipik bir turistik sahil şehri.
Yüksek binaları ve
geniş ve uzun kumsalı ile burası bize biraz Miami’yi biraz Rio’yu
anımsattı. Ama buranın doğal yapısı çok
farklı. Sahilden iki blok içeri yürüyünce geniş Nerang nehri ile
karşılaşıyorsunuz. Nehir o kadar geniş ki bazı yerlerinde içinde yaşanan
adacıklar var ve bunlar köprülerle kıyıya bağlanmış. Okyanusun azgın
dalgalarından kaçanlar nehrin kenarındaki plajlarda da güneşlenebiliyor.
Nehirde tekne trafiğide oldukça çok. Daha sonra haritaya bakınca nehrin oldukça
uzun olduğunu ve aralarda bazı göller olduğunu gördük. Bu kadar su bol olunca
tahmin edeceğiniz gibi her yer yemyeşil.
Burasıda nehir tarafı;
Dikkatimizi çeken
bir diğer nokta ise apartmanların çok bakımlı olduğu. Hani deniz kıyısında boya
çabuk çatlar, dayanmaz filan derler ya, ne bir apartmanda, ne de bir dükkânda
çatlak, patlak, paslı, pis bir şey görmedik.
Herşey çok güzeldi,
keyifli idi ama günün sonunda dedik ki; bu kadar uzun sahil şeridi yerine
Selimiye, Bozburun gibi küçük sahil kasabaları ve dalgalarla oynayacağın
okyanus değil de uzun uzun yüzeceğin bizim Ege ve Akdeniz bize daha çok hitap
ediyor.