Trenle Cleveland’a, oradan hızlı tekne ile adaya gittik. Teknenin varış saatine göre ayarlanmış otobüse binip “Point Lookout” denilen yerde indik. Tepede özel yapılmış yürüme yolundan (yaklaşık üç kilometre kadar) yürüyerek bembeyaz hırçın dalgaları, masmavi denizi, geniş kumsalı, dalgalara direnen kayaları fotoğrafladık. Bir an görünüp hızla kaybolan altı yunus da günümüzü neşelendirdi. Aslında bu ada balinaların göç yolu üzerindeymiş, ama biz göremedik çünkü göç mevsimi nisan – temmuz arası imiş. Bu dalgalar sörf yapanlar için muhteşem ama sörfçüleri ayakta da fazla göremedik, tahtalarının üstünde daha sakin bir dalga beklemekle geçiyordu zamanları.
Güzel bir yemekle ve buz gibi bir birayla kendimize geldikten sonra plaja gittik. Brisbane civarındaki üçüncü deniz maceramız ama yine aynı şeyle karşılaştık. Adadaki üç plaja da yüzemeyiz diye girmeyip, sonunda dördüncüde, Cylinder Beach’te kalmaya karar verdik. Şemsiye yok, şezlong yok, dalga çok sert, rüzgâr sersemletecek kadar çok esiyor. Yine yüzemedik, dalgalarla oynadık, ıslandık, sonrada piknik alanındaki banklarda dinlendik. Türkiye’deki deniz keyfi burada olmuyor. Ama görüntü ve manzara muhteşem, bir de keyifle yüzülebilse.
Ana Plaj:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder