18 Ocak 2015

18.01.2015

Bugün “Gold Coast”a gidiyoruz. Bu ülkede ulaşım çok rahat, dakik ve temiz. “Central Station”dan trene binip bir saat sonra “Nerang” istasyonunda inip, üç dakika sonra gelen 740 numaralı otobüse binince on dakika sonra kendinizi sahilde buluyorsunuz. Sahil önce insanı şok ediyor, çünkü önünüze sıralanmış 50 – 60 katlı gökdelenler denizi görmenizi engelliyor. Gökdelenlerin önünde iki şeritli yavaş akan bir trafik, sonra çok geniş bir kaldırımdan sonra 30-35 metre genişliğinde 50 kilometre uzunluğunda göz alabildiğince uzanan bembeyaz kumsal bir kıyı şeridi ve azgın dalgalarıyla Pasifik Okyanusu… 


Sahil halka açık, şezlong – şemsiye kiralayan veya kumsalın bir kısmını otel müşterilerine ayıran yok. Sahile konulan sarı-kırmızı bayrakların olduğu bölgelerde cankurtaranlar var. Buralarda insanlara çarpmasınlar diye surf yapmak yasak. Zaten bu dalgada yüzmek imkânsız, insanlar genelde hızla gelen dalgalara atlayarak eğleniyorlar.


Kumsalın en şirin yaratıkları uçmak yerine insanların arasında yürüyen martılar. Uçma görevini akşamüstü yeşil papağanlar yapıyor. Kumsalın en zavallıları ise dalgaların kıyıya sürüklediği Denizanaları, su çekilince oracıkta ölüveriyorlar.


Kumsal 9 ayrı plaj bölgesine ayrılmış. Biz “Surfer Paradise”da denize girdik. Burası diğer bölgelere göre daha popüler. Ama üst üste bir kalabalık yok, herkes yanındakine saygılı, kimse kimseyi rahatsız etmiyor. Kumsalda belirli yerlerde plaj voleybolu oynanıyor, arada futbol ve kriket oynayanlar var.
Apartmanların altı hediyelik eşya dükkânları, surf malzemeleri ve deniz kıyafetleri satan dükkânlar ve binbir çeşit lokanta ile dolu. Tipik bir turistik sahil şehri.
Yüksek binaları ve geniş ve uzun kumsalı ile burası bize biraz Miami’yi biraz Rio’yu anımsattı.  Ama buranın doğal yapısı çok farklı. Sahilden iki blok içeri yürüyünce geniş Nerang nehri ile karşılaşıyorsunuz. Nehir o kadar geniş ki bazı yerlerinde içinde yaşanan adacıklar var ve bunlar köprülerle kıyıya bağlanmış. Okyanusun azgın dalgalarından kaçanlar nehrin kenarındaki plajlarda da güneşlenebiliyor. Nehirde tekne trafiğide oldukça çok. Daha sonra haritaya bakınca nehrin oldukça uzun olduğunu ve aralarda bazı göller olduğunu gördük. Bu kadar su bol olunca tahmin edeceğiniz gibi her yer yemyeşil. 
Burasıda nehir tarafı;



Dikkatimizi çeken bir diğer nokta ise apartmanların çok bakımlı olduğu. Hani deniz kıyısında boya çabuk çatlar, dayanmaz filan derler ya, ne bir apartmanda, ne de bir dükkânda çatlak, patlak, paslı, pis bir şey görmedik.
Herşey çok güzeldi, keyifli idi ama günün sonunda dedik ki; bu kadar uzun sahil şeridi yerine Selimiye, Bozburun gibi küçük sahil kasabaları ve dalgalarla oynayacağın okyanus değil de uzun uzun yüzeceğin bizim Ege ve Akdeniz bize daha çok hitap ediyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder