11 Nisan 2015

10.04.2015 Cuma




Bugün South Kensington bölgesindeki “Victoria & Albert Museum”a gittim. Tam altı saat müzede kaldım. Hepsini bitirebildim mi? Hayır. 1852 yılında kurulmuş olan müze dünyanın her tarafından eserlerle dolu, Hindistan’dan, Çin’den, İran’dan, Japonya’dan, Türkiye’den,… Resimler, heykeller, çiniler, halılar, mücevherler, minyatürler, çiniler, kıyafetler, tasarım ürünleri,… Dört milyonun üzerinde obje barındıran dünyanın en zengin dekoratif sanatlar ve dizayn müzesi.
Girişte Fransız heykeltıraş Rodin’in heykelleri ile başladık. İlginç bir hikâyesi var bu heykellerin. Rodin, Temmuz 1914’da Londra’da “Grosverner House”da Fransa’dan değişik sanatçılarla birlikte karışık bir sergiye katılır. Maalesef sergi bitmeden Birinci Dünya Savaşı başlar. Eserlerini geri götürmektense V&A Müzesine altı ay için ödünç bırakır. Bu dönemde Paris’i istila eden Almanlara karşı İngiliz Kuvvetlerinin Fransızlara verdiği destekten çok etkilenerek bıraktığı 19 heykeli müzeye hediye eder. Savaşın bittiğini göremez ve 1917 yılında da ölür.
Dünyada içinde restoran açılan müze özelliğine de sahip burası. Ama hava güzel olduğundan içerideki şık salonda yemektense ortasındaki bahçede, biraz da ayaklarımı dinlendirmek amacıyla yarım saat yemek molası verdim.


Grace Wales Bonner’ın “Fashion in Motion” isimli müzik eşliğindeki farklı moda gösterisini seyrettim.


Ama Alexander McQueen’in “Savage Beauty” sergisine kuyruk nedeniyle giremedim. Müzede, tekstil ve moda çok önemli bir bölüm. Geçmiş dönemlerde de önemli modacıların sergileri olmuş. Yeniden sergi için geldiğimde bir altı saat daha harcarsam müzeyi ancak bitirebilirim herhalde.

Bu şehirde her şey büyük.  Dün de dört saat “Selfridge” mağazasını dolaştım, ama bitiremedim. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder