15 Nisan 2015

14.04.2015

Bu gün alışveriş günü. Londra’da “High Street Shopping”, yani ana cadde alışverişi çok yaygın. Bilhassa Oxford street ve Regent Street’de yan yana sıralanmış Avrupa ve Amerika modasına yön veren tüm markaların mağazalarını bulmak mümkün. Üstelik mağazalar büyük olduğundan, bir tanesini bile dolaşmak vakit alıyor. Selfridges, Debenhams, John Lewis, Marks&Spencer gibi katlı mağazalara girince ise vakit uçup gidiyor ve içlerindeki ürün çokluğundan başınız dönüyor. Ama bu gün bana ilginç gelen şey ise mağazalardaki satış elemanlarının iyi İngilizce konuşamaması oldu. Uzakdoğulu turistlerin çokluğundan çoğu mağazada onlarla konuşabilecek satış elemanları genelde oluyor. En komiği de bazı Çinli turistlerin bavulla alışverişe çıkmalarıydı. Londra oldukçada pahalı bir şehir, bu kadar çok ne alıyorlar merak ettim.


Kaldırımların kalabalığı ise inanılmaz. Her milletten insan var. Merak ediyorum, yürüyenlerin yüzde kaçı İngiliz. Caddeler ise iki katlı kırmızı otobüsler ve siyah taksilerle dolu.
Piccadilly Street yönüne sapınca kalabalık biraz azalıyor. Peşpeşe iki kitapçıdan, Waterstone ve Hatchard, sonra çayları ile ünlü “Fortnum & Mason”da vakit geçirmek alışverişten sıkılanlar için ideal.

Sanırım Londra’da dünyanın tüm markalarına ait mağazaları bulmak mümkün, Amerika bile bu kadar zengin değildir. Lokanta açısından da aynı şey doğru, dünyadaki tüm mutfaklara ait lokantalara rastlamak mümkün. İngiliz mutfağı zengin bir mutfak olmasa da Londra’da her zaman lezzetli yemek bulmak mümkün. Bu gün dinlenmek içim girdiğim “Cafe Concerto”da ki çikolatalı kruvasan gibi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder