1 Nisan 2015

29.03.2015 Pazar

Bugün istikamet “British Museum”. Hava gri ve yağmurlu, bakalım otuz günün kaçında güneş göreceğiz. Herkes bizim gibi düşünmüş galiba. Metrodaki kalabalık inanılmaz. İstanbul’daki iş çıkış saatindeki metrobüs kalabalığından beter, ikinci metroya zor bindik. Müze girişindeki kuyruğu görünce önce bir kahve içelim dedik. Kuyruğun hızlı ilerlediğini görünce girmeye karar verdik. Çanta kontrol kuyruğu imiş meğerse, giriş parasız olduğundan fazla uzun sürmedi girmemiz. Ama içerideki insan selinden zorla kendimize yol açıp, bir harita alıp, dolaşmaya başladık. 
Mısır bölümünün zenginliğini görünce acaba Mısır’da bir şeyler kalmış mı diye düşünmeden edemiyor insan.


Geçtiğimiz yaz Atina’da gezdiğimiz Parthenon tapınağındaki eksik bütün parçaları burada görmek enteresan oldu. Nedense her iki ülke içinde tarihler hep Osmanlı İmparatorluğu dönemini gösteriyor.


Bir yaz Bodrum’da, sıcak bir havada izini sürüp de bulamadığımız “Halikarnas Mozalesi” de bu müzede.  



İlk günün yorgunluğu, kalabalık ve eserlerin çokluğundan üç saatte ancak giriş katını dolaşabildik. Çıktığımızda yağmur durmuş, güneş bile çıkmıştı. Yürüyerek “Covent Garden”a geldik. “Maxwell’s Bar”da güzel bir yemek yiyip dinlendikten sonra, her köşesinde ayrı bir müzik gösterisi olan sokakları dolaştık. Burası nedense bana hep enerji verir, yine çok keyifli idi. Ne yazık ki Pazar günleri saat altı olunca her yer kapanıyor. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder