Bugün Süleyman’ın
yeni üniversitesine gittik beraber.
Üniversitenin daha doğrusu kurucusunun
ilginç bir hikâyesi var. University College London – UCL, 1826 yılında Jeremy
Bentham tarafından kurulmuş. O yıllarda iki İngiliz üniversitesi – Oxford ve
Cambridge- sadece “Church of England” üyelerine açıkmış. Bentham, Oxford mezunu ama
bir filozof ve hukukçu olarak üniversite eğitiminin din, seks, politik görüş ve
ırk ayrımı gözetmeden herkese açık olması gerektiğini savunan biri. Bu görüş
çok tepki çeker ve üniversite bazı çevrelerce “the godless college” olarak
isimlendirilir.
Bentham bir hukukçu olarak, kanunların herkes tarafından anlaşılabilir
olması ve insanlara güvenlik, huzur sağlaması gerektiğini düşünerek hukukta
reform yapılmasını sağlamış. Din ve devlet işlerinin ayrılması gerektiğini
savunmuş ve Liberalizm’in gelişmesi için çaba harcamış. “Faydacılığın – Utilitarianism”
kurucusu olarak biliniyor. İnsanların rasyonel bir biçimde kendi çıkarlarını izleyen
ve faydalarını en yüksek noktaya getirip, mutluluğu yakalaması gerektiğini
savunur.
Bir Ateist
olduğundan öldükten sonra vücudunun Tıp Fakültesinde kadavra olarak
kullanılmasını vasiyet etmiş. 1832’de öldüğünde isteği yerine getirilmiş. Daha
sonra saklanan kemikleri üzerine doldurularak yapılan mumyası üniversitede bir
dolapta sergilenmekte.
Bu gün UCL,
bünyesinde Nobel Ödüllü Profesörlerin ( Prof. John O’Keefe- 2014 Nobel Prize in Physiology or Medicine) bulunduğu, otuz binden
fazla öğrencinin eğitim gördüğü, 11 fakültesi olan İngiltere’nin sayılı
üniversitelerinden biri.
Şehrin merkezine
çok yakın olan Üniversiteden çıkınca “Picadilly Street”e kadar yürüdüm. Londra’da
caddelerde yürüyüp vitrin keyfi yapılacak şehirlerden biri. Ama o kadar soğuktu
ki sonunda dayanamayıp ısınmak için Trafalgar Meydanındaki “National Art
Gallery”e girdim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder