5 Nisan 2015

1.04.2015 Çarşamba

Bugün Süleyman’ın yeni üniversitesine gittik beraber. 


Üniversitenin daha doğrusu kurucusunun ilginç bir hikâyesi var. University College London – UCL, 1826 yılında Jeremy Bentham tarafından kurulmuş. O yıllarda iki İngiliz üniversitesi – Oxford ve Cambridge- sadece “Church of England” üyelerine açıkmış. Bentham, Oxford mezunu ama bir filozof ve hukukçu olarak üniversite eğitiminin din, seks, politik görüş ve ırk ayrımı gözetmeden herkese açık olması gerektiğini savunan biri. Bu görüş çok tepki çeker ve üniversite bazı çevrelerce “the godless college” olarak isimlendirilir.


Bentham bir hukukçu olarak, kanunların herkes tarafından anlaşılabilir olması ve insanlara güvenlik, huzur sağlaması gerektiğini düşünerek hukukta reform yapılmasını sağlamış. Din ve devlet işlerinin ayrılması gerektiğini savunmuş ve Liberalizm’in gelişmesi için çaba harcamış. “Faydacılığın – Utilitarianism” kurucusu olarak biliniyor. İnsanların rasyonel bir biçimde kendi çıkarlarını izleyen ve faydalarını en yüksek noktaya getirip, mutluluğu yakalaması gerektiğini savunur.
Bir Ateist olduğundan öldükten sonra vücudunun Tıp Fakültesinde kadavra olarak kullanılmasını vasiyet etmiş. 1832’de öldüğünde isteği yerine getirilmiş. Daha sonra saklanan kemikleri üzerine doldurularak yapılan mumyası üniversitede bir dolapta sergilenmekte.


Bu gün UCL, bünyesinde Nobel Ödüllü Profesörlerin ( Prof. John O’Keefe- 2014 Nobel Prize in Physiology or Medicine)  bulunduğu, otuz binden fazla öğrencinin eğitim gördüğü, 11 fakültesi olan İngiltere’nin sayılı üniversitelerinden biri.
Şehrin merkezine çok yakın olan Üniversiteden çıkınca “Picadilly Street”e kadar yürüdüm. Londra’da caddelerde yürüyüp vitrin keyfi yapılacak şehirlerden biri. Ama o kadar soğuktu ki sonunda dayanamayıp ısınmak için Trafalgar Meydanındaki “National Art Gallery”e girdim.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder