Bugün “Easter
Sunday”, yani “Paskalya Bayramı”. Geldiğimizden beri mağazaların vitrinleri yumurta
şeklinde çikolatalar, tavşanlar, civcivler ve sarı, pembe, mavi çiçeklerle
süslü. Aslında bu sembollere bakınca sanki baharın gelişi kutlanıyor gibi, ama kutlanan
Paskalya Günü, yani Hıristiyan dininin en önemli bayramlarından biri. İsa’nın
çarmıha gerildikten sonraki üçüncü gününde dirilişi kutlanıyor. 40 günlük bir
orucun ardından Cuma Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği, Pazar dirildiği ve
Pazartesi de miraca çıktığı gün olarak kutlanıyor. 21 Mart’taki bahar
ekinoks’undan sonraki ilk dolunay’ın ardından gelen ilk Pazar günü
kutlandığından, her sene sabit bir tarihe rastlamıyor Paskalya Bayramı. Üstelik
Jülyen Takvimini esas alan Ortodokslar, Gregoryan takvimini esas alan Protestan
ve Katoliklerden daha sonra kutluyor bayramı.
Yumurta her zaman
yeniden doğuşu simgelediğinden genelde insanlar birbirlerine çikolatadan
yapılmış yumurtalar veya rengârenk boyanmış yumurtalar hediye ediyorlar. Açık
havada yapılan pikniklerde çocuklar için yapılan yumurta bulma eğlenceleri
yapılır.
Beş yıl önce geldiğimizde,
yine Paskalya idi ve Trafalgar meydanında gösteriler vardı. Bunu hatırlayarak
önce Trafalgar’a gittik. Ama turist kalabalığından başka bir şey yoktu. 1805
yılında İngiltere’nin Fransa’yı yendiği, Napolyon’a karşı kazandıkları ilk
zafer olan, Trafalgar deniz savaşında ölen Amiral Nelson’ın heykelinin
yükseldiği görkemli meydan Londra’nın en turistik meydanı.
Burada aradığımızı
bulamayınca Easter için özel ayinlerin olabileceğini düşündüğümüz “St. Paul
Cathedral”e gittik. 1710 yılında yapılmış olan katedralde ayin bitmişti ve
etrafta Paskalya ile ilgili hiçbir şey yoktu, hatta normal Pazar ayinlerinin
dışında ekstra ayinde yokmuş. Roma’daki St. Pietro’dan sonra en büyük kubbe
olduğu söylenen kubbesi Pazar günleri kapalı oluyormuş. Prens Charles ve Lady
Diana burada evlenmiş. Churchill ve Nelson’ın ise cenaze törenleri burada
yapılmış, hatta Nelson’ın mezarı Katedralin alt katındaki kripte (crypt).
“Millenium Bridge”den
karşıya geçip, “Tate Modern”in önünden “London Eye”a kadar nehir kenarından
yürüdük.
Güzel havadan yararlanmak için çocukları ile dışarı çıkmış İngilizler
ve turistlerden oluşan kalabalık yürümeyi oldukça zorlaştırınca, “Wahaca”da
oturup Meksika yemeği yedik. Ama “Easter” ile ilgili ne çocukların elinde bir
balona, ne başlarında tavşankulaklarını anımsatan taçlara, ne de nehir
kenarında her zamankinden farklı bir şeye rastladık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder