8 Nisan 2015

5.04.2015 Pazar

Bugün “Easter Sunday”, yani “Paskalya Bayramı”. Geldiğimizden beri mağazaların vitrinleri yumurta şeklinde çikolatalar, tavşanlar, civcivler ve sarı, pembe, mavi çiçeklerle süslü. Aslında bu sembollere bakınca sanki baharın gelişi kutlanıyor gibi, ama kutlanan Paskalya Günü, yani Hıristiyan dininin en önemli bayramlarından biri. İsa’nın çarmıha gerildikten sonraki üçüncü gününde dirilişi kutlanıyor. 40 günlük bir orucun ardından Cuma Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği, Pazar dirildiği ve Pazartesi de miraca çıktığı gün olarak kutlanıyor. 21 Mart’taki bahar ekinoks’undan sonraki ilk dolunay’ın ardından gelen ilk Pazar günü kutlandığından, her sene sabit bir tarihe rastlamıyor Paskalya Bayramı. Üstelik Jülyen Takvimini esas alan Ortodokslar, Gregoryan takvimini esas alan Protestan ve Katoliklerden daha sonra kutluyor bayramı.
Yumurta her zaman yeniden doğuşu simgelediğinden genelde insanlar birbirlerine çikolatadan yapılmış yumurtalar veya rengârenk boyanmış yumurtalar hediye ediyorlar. Açık havada yapılan pikniklerde çocuklar için yapılan yumurta bulma eğlenceleri yapılır.
Beş yıl önce geldiğimizde, yine Paskalya idi ve Trafalgar meydanında gösteriler vardı. Bunu hatırlayarak önce Trafalgar’a gittik. Ama turist kalabalığından başka bir şey yoktu. 1805 yılında İngiltere’nin Fransa’yı yendiği, Napolyon’a karşı kazandıkları ilk zafer olan, Trafalgar deniz savaşında ölen Amiral Nelson’ın heykelinin yükseldiği görkemli meydan Londra’nın en turistik meydanı.


Burada aradığımızı bulamayınca Easter için özel ayinlerin olabileceğini düşündüğümüz “St. Paul Cathedral”e gittik. 1710 yılında yapılmış olan katedralde ayin bitmişti ve etrafta Paskalya ile ilgili hiçbir şey yoktu, hatta normal Pazar ayinlerinin dışında ekstra ayinde yokmuş. Roma’daki St. Pietro’dan sonra en büyük kubbe olduğu söylenen kubbesi Pazar günleri kapalı oluyormuş. Prens Charles ve Lady Diana burada evlenmiş. Churchill ve Nelson’ın ise cenaze törenleri burada yapılmış, hatta Nelson’ın mezarı Katedralin alt katındaki kripte (crypt).



“Millenium Bridge”den karşıya geçip, “Tate Modern”in önünden “London Eye”a kadar nehir kenarından yürüdük. 

Güzel havadan yararlanmak için çocukları ile dışarı çıkmış İngilizler ve turistlerden oluşan kalabalık yürümeyi oldukça zorlaştırınca, “Wahaca”da oturup Meksika yemeği yedik. Ama “Easter” ile ilgili ne çocukların elinde bir balona, ne başlarında tavşankulaklarını anımsatan taçlara, ne de nehir kenarında her zamankinden farklı bir şeye rastladık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder