7 Ekim 2014

5.10.2014 Pazar


Bu sefer Amerika maceramız biraz farklı. Daha önce bir sene Chicago, iki sene de Washington D.C de yaşamıştık. Şimdi ise 5 hafta için buradayız. Yarım turist gibiyiz, otel yerine evde kalıyoruz, ama daha çok dışarıda yiyoruz. Temizlik konusunda Amerikalılara benzedim, pek takmıyorum. Canım isteyince, deniztarağı, karides, salata, mumlar ve çiçeklerle sofra hazırlıyorum, istemeyince lokantaya gidiyoruz. İlk defa bu sefer çocuklar da yanımızda olmayınca kafamıza göre takılıyoruz. (Ama onları özlüyoruz ve birlikte gittiğimiz yerlerde kulaklarını çınlatıyoruz.)
Pazar günü turist olmaya karar verip, güzel bir kahvaltıdan sonra kendimizi dışarı attık. Şansımıza hava muhteşemdi. “Foggy Bottom Metro” durağında inip 23. cadde boyunca yürüyünce “Albert Einstein Memorial”a geldik. “National Academy of Sciences” binasının tam önünde. Bu binanın kapısı bana Floransa’daki Duomo’nun kapısını hatırlattı, tabii buradakiler; Darwin, Newton, Galile gibi bilim adamlarının resimleri..


Yolun karşısına geçince “Washington National Mall” denen kocaman bir parka adım atıyorsunuz. Bir ucunda “Lincoln Memorial” ortada “Washington Monument” sonrasında “Smithsonian Museums “u kapsayan ayrıca içinde irili ufaklı bazı savaşlar veya kişiler için yapılmış anıtları barındıran koskocaman yemyeşil bir alan.


 Önce “ Vietnam Veterans Memorial”a gittik. 1959 da başlayıp 1975 de biten savaşta ölen 58.000 Amerikalının adının yazılı olduğu granit bir duvar. İki buçuk milyon askerde bu savaşta savaşmış.


Hemen arkasında “Lincoln Memorial” yer alıyor. Bu kocaman, bol sütunlu binanın içinde sadece koltukta oturan Amerika’nın 16. başkanı Abraham Lincoln’ün mermer bir heykeli, duvarlarında ise bazı önemli konuşmaları yer alıyor.


 Önündeki havuza tam karşısındaki “Washington Monument”in gölgesi düştüğünden “Reflecting Pool” deniyor.


“Lincoln Memorial”in sağından yürüyünce “Korean War Veterans memorail” çıkıyor önünüze. Kore savaşına katılmış ülkelerin (tabii Türkiyenin de) isimlerinin yazıldığı,  farklı asker fotoğraflarının granit bir duvara kazındığı, ortada yeşillikler içinde askerlerin olduğu bir anıt. Diğer duvardaki “Freedom is not Free” yazısı etkiliyor insanı.


Sağa doğru yürüyüp “Potomac River” kıyısına geldiğinizde “Martin Luther King Memorial” bembeyaz kocaman bir heykel olarak çıkıyor önünüze. Onunda bazı söylemleri yazılı duvarlara, beni etkileyen ise “Darkness can not drive out darkness, only light can do. Hate can not drive out hate, only love can do”.

Nehir kenarında durup karşıya baktığınızda “Thomas Jefferson Memorial”ı görüyorsunuz. Burada nehir küçük bir koy yapıyor, sanki minik bir göl gibi – “Tidal Basin”. Hava o kadar güzel ki, mavi nehir, masmavi gökyüzü, bembeyaz bulutlar ve bembeyaz anıt (memorial)…


1910 yılında Japon hükümeti tarafından hediye edilen kiraz ağaçları buraya dikilmiş. Bu yemyeşil park nisan ayında pembe beyaz kiraz çiçekleriyle daha da güzelleşiyor. Parkın içinde yürürken 1933 – 1945 yılları arasında üç dönem başkanlık yapmış Roosevelt için yapılmış olan “Franklin Delano Roosevelt Memorial”a geldik. Üç döneminin ayrı ayrı anlatıldığı, duvarlarında zamanında söylediği güzel sözlerin yazılı olduğu güzel bir anıt.


Parkın etrafında tam daire çizdiğimizde “Reflecting Pool” ve “Washington Monument” arasına 2004 yılında yapılmış olan “World War II Memorial”a geldik.

Bu kadar yürüyüp yorulunca sonunda güzel bir margarita’yı hak ettiğimiz düşünüp bir Meksika lokantasına girdik.

2 yorum: