Dün gece hayatımda ilk defa bir Amerikan futbolu maçına
gittim. Washington Redskins geçen yılın şampiyonu Seattle Seahawks ile
oynuyordu. Süleyman çok sever Amerikan futbolu, hep televizyonda seyreder. Bana
da kurallarını öğretmişti, o yüzden ben de seyretmeyi severim. Maçlar genelde hafta
sonu oynanır, bir de “Monday Night Football” vardır. Geçen sefer Amerika’da
yaşarken Pazartesi akşam derslerinden sonra eve geldiğinde maç başlamış olurdu
ve maçı seyredip yemek yerdik. Birkaç kere maça gitmek için bilet aramış ama
bulamamıştık, nedeni de bütün biletlerin kombine olarak satılmış olması idi.
Şimdi yeni bir sistem başlamış. Kombine bilet sahipleri
gidemedikleri maçın biletlerini internetten belli bir siteden satabiliyorlar.
Böylece biz de bilet alıp bir maçı canlı seyretmiş olduk.
Biz şehrin kuzeybatısında oturuyoruz, stat ise
güneybatıda. Ama bu şehirde metro en büyük kolaylık. 15 metro durağından sonra
inince 10 dakika yürüyünce “FedEx Field”e vardık. Stadyum çevresinde arabaları
ile gelenler için çok büyük otoparklar vardı. Erken gelenler otoparkta piknik
yapıyorlardı (bunun nedenini içeri girince kötü bir hamburger ve biraya 20
dolar verince anladım). Sonradan öğrendim ki maç önesi otopark şamatası da bir
adetmiş, üstelik çok da eğleniyorlardı.
“FedEx Field” 80.000 kişilik bir stadyum. 1999 yılında Dan
Snyder takımı ve stadyumu satın alınca isim hakkını FedEx’e yıllık 7 milyon dolara
satmış. Washington Redskins takımının bütün biletleri kombine olarak
satılmış, bilet almak için kuyrukta bekleyen uzun bir liste varmış.
İçeri girdiğimizde takımın “Cheerleader” yani “Ponpon
Kızları”nın gösterisi vardı. Sonra takımın bandosu çıkıp iki şarkı çaldı.
Seattle takımı sessiz sedasız sahaya çıktıktan sonra ponpon kızlarla birlikte
takımın formasını giymiş kadınlar iki sıra halinde dizildiler, büyük tezahürat altında
takım kadınların arasından koşarak sahaya çıktı. Sonra yapılan anonstan anladık
ki bu hanımlar göğüs kanseri geçirip iyileşmişler. Bu hafta “Breast Cancer
Awareness” haftası, şehrin değişik yerlerinde yapılan kampanyalar maçta da
devam ediyordu. Girişte dağıtılan pembe kurdeleleri kimisi yakasına, kimisi
şapkasına takmıştı. Futbolcuların eldivenleri, tozlukları, hatta bazılarının
ayakkabıları bile pembe idi. Ponpon Kızlar da pembe ponponlar kullanıyorlardı, hâlbuki
takımın normal rengi bordo. Göğüs kanseri geçirmiş bir şarkıcının milli marşı
söylemesinden sonra maç başladı.
Yerimiz sahaya yakın olmasına rağmen herkes ayakta seyrettiğinden
üç saat boyunca genelde ayakta idik. Maç çok coşkulu idi, kavga ve küfür yoktu,
iki rakip takımın seyircileri yan yana bile oturup medenice seyrettiler. (Birkaç
kere de Fenerbahçe maçına gitmiş biri olarak iki stadyumdaki insanların maç seyretme
alışkanlıkları arasındaki farkın çok olduğunu söylemeliyim.) Ne yazık ki bizim
takım 27 – 17 kaybetti. Ama ne sahaya yastık fırlatan, ne koltukları yerinden
söken, ne de küfür eden vardı. Tamamı dolu olan stadyum sakin sakin boşaldı. Metro
saatleri de maçın boşalması sırasında daha sıklaştırıldığından pek bir sorun
yaşamadan evimize döndük. Keyifli, güzel, uzun, yorucu, unutulmaz bir tecrübe
oldu bizim için.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder